Psikolojik Teoriler

Psikodinamik Teoriler
Davranışsal Teoriler
Bilişsel Teoriler
 

Psikodinamik Teoriler

Psikodinamik bakış açısına göre depresyon, kayıp ile ilişkilidir. Freud, depresyonu içe yöneltilmiş öfke olarak tanımlamıştır. Bu öfke, birey kayıp yaşadığında ortaya çıkmaktadır. Kayıp, gerçek ya da sembolik olabilir. Gerçek kayıp, sevilen birinin ölmesi ya da bireyi terk etmesi şeklinde olabilir. Sembolik kayıp ise, örneğin bir öğrenci okulda başarısız olduğunu düşündüğünde yaşanabilir. Eğer birey sağlıklı bir yas süreci geçirirse kaybedilen kişiden ya da nesneden sağlıklı bir şekilde ayrılacaktır. Ancak patolojik yas sürecinde birey sağlıklı ayrışma yaşayamaz ve bu depresyona neden olur. Patolojik yas, genellikle birey kaybedilen kişiye ya da nesneye karşı karmaşık (hem olumlu hem olumsuz) duygular hissediyorsa yaşanır. Birey, kaybedilen nesne ya da kişi ile psikolojik bağını korumak istediği için onu içselleştirir ve tüm duygularını kendisine yöneltir. Bu duygular çoklukla kendisine yönelik öfke ya da düşmanlık olabilmektedir çünkü birey, ölen ya da terk eden kişiyi idealize eder ve kendisinin değersiz olduğu kanaatini getirir. Bu nedenle kendisine karşı öfke ve düşmanlık hisseder.

Davranışsal Teoriler

Davranışsal teoriler, depresif belirtilerin olumlu pekiştirici davranışların eksikliği sebebiyle ortaya çıktığını savunmaktadır. Bireyler aktif ve hareketli olmak için yeterli istek sahibi olmadıkları için kendilerini geri çekme eğilimine girerler. Bireyler, olumlu hissettiren davranışlar içine girmedikçe daha olumsuz hissetmektedirler. Daha olumsuz hissettikçe de kendilerine iyi gelecek, olumlu hissettirecek davranışlar içerisine girme ihtimalleri de düşmektedir. Olumlu davranışların eksikliği benlik saygısında düşüş ve karamsarlık gibi belirtilere ve depresif belirtilere sebep olmaktadır.

Bilişssel Teoriler

Depresif bozuklukların, bireyin dünyaya ve kendisine bakış açısı sebebiyle ortaya çıktığını ve devam ettiğini öne sürmektedir. Bilişsel teoriye göre depresif bireyler, sürekli olarak olumsuz düşüncelere sahiptirler ve bu düşünceler olumsuz duyguları pekiştirmektedir. Bu olumsuz düşünceler “depresyonun bilişsel üçlüsü” modeli ile açıklanmıştır. Bu modele göre bireyler erken çocukluk yaşantılarında bilişsel şemalar oluşturmaktadırlar ve bu şemalar doğrultusunda ön yargılı ve çarpıtılmış düşüncelere sahip olurlar. Bu ön yargılı ve çarpıtılmış düşünceler nedeniyle de depresif belirtiler geliştirmektedirler. Bireyler üç ana alanda çarpık düşünceler geliştirirler;
  1. Bireyin kendisi ile ilgili olumsuz inançları (“Ben değersizim.”)
  2. Çevreleri ya da dünya ile ilgili olumsuz inançları (“Dünya çok kötü bir yerdir ve kötülüklerle doludur.”)
  3. Gelecek ile ilgili olumsuz inançlarıdır (“Hiçbir zaman başarılı olamayacağım.”).
Çocukluk döneminde edindikleri bu olumsuz inançlar nedeniyle düşük benlik saygısına sahip olurlar ve en ufak bir başarısızlığın ya da hayal kırıklığının kendilerinin yetersizliğinin bir sonucu olduğuna inanırlar. Bu ufak başarısızlıkları, olduğundan daha büyük ve olumsuz olarak algılarlar. Günlük yaşantıları içerisinde olumsuz düşünceler ve duygular döngüsünü canlı tutacak hatalı çıkarımlar yaparlar. Yapılan araştırmalar depresif bireylerin, sağlıklı bireylere göre daha fazla çarpıtılmış düşünce kalıplarına sahip olduğunu ortaya koymuştur.

Bizi takip edin